Cinsiyet Eşit(siz)liği ve Annelik - II
- binnazsnmz
- 11 Ağu 2024
- 3 dakikada okunur
Yuvayı her zaman dişi duş yapmaz.
Merhaba.
Nerede kalmıştık?
Hıh! Hatırladım, “canım kutsal annelik”te kalmıştık.
Size güzel bir haber vereyim, en azından bizim kuşaktan bazı kadınlar, anneliğin bu kutsal imajını kabullenmeyip, alternatif yollar arıyorlar. Kutsal olma gibi bir dertleri yok. Henüz çoğunluk değiliz ama yine de sevindirici haber.
Şimdi gelelim “yuvayı dişi kuş yapar”a…
Ataerkilliğini sonuna kadar yaşamak isteyen erkekler vakti zamanında bir kuyuya taş atmış, yuva yapma işini kadına bir güzel yüklemiş, ancak işin gerçeği arkadaşlar yuvayı her zaman dişi kuş yapmaz. Hatta çoğu kez erkek kuş yapar. Hatta yuva yapma becerisine göre dişi kuş onun kendisine uygun bir eş olup olmadığına bakar. Yaptığı yuvayı beğenmezse erkek kuş beğendirene kadar başka yuvalar yapar :)) O yüzden lütfen artık Doğa’yı kullanarak yanlış genellemeler yapmaktan vazgeçelim.

Bir önceki postta başlıklandırdığımız “Annelik ve Toplumsal Cinsiyet Normları”ndan devam edelim.
Aile İçinde Uyum Sağlama: Anne ya da kadın, aile içinde uyumu sağlama ve çeşitli aile üyeleri arasındaki ilişkileri dengeleme konusunda önemli bir rol oynuyor ne yazık ki… Bu rol; aile içindeki çatışmaları çözmeden tutun, aile üyeleri arasında bir bağ oluşturma çabasına kadar gider.
Şimdi; dengeleme, arabuluculuk, çatışma çözümü, bağ kurma süreçleri, bunların hepsi için eğitim alınması gerekmez mi? Bu görev ona nasıl yüklendi arkadaş? Neden yüklendi? “Yuva” dediğin yerde bu işler tek başına kadına veya anneye mi yüklenmeli? Yoksa, eğer varsa ortada bir sorumluluk eşler arasında eşit mi dağılmalı?
Gelelim saçlarını süpürge etme meselesine…
Kurban Rolü: Bazı toplumlarda, annelik figürü fedakarlık ve kendi ihtiyaçlarından vazgeçmeyle ilişkilendirilebiliyor. Bakınız bizim kültürümüz…
Bu, annenin çocukları veya ailesi için kendini tamamen adaması anlamına geliyor. Adanmak… Kadının hayata geliş amacı buymuş gibi… Bu kadar ağır roller, görevler, sorumluluklar, meslekler yüklenen ve bunların altından kalkabilen bir kişinin değil saçlarının süpürge olması, başında iki tel saçı bile kalmaması gerekir. Dolayısıyla anne kişisi hayatına şöyle bir geri dönüp baktığında kendini kurban olarak görür. Bu çok normal. Toplum ondan kendini feda etmesini istemiştir, o da etmiştir.

Ta ki aydınlandığı ana kadar. En başta ifade etmiştim, bence her anne potansiyel bir feministtir hatta olmalıdır diye. Kurban rolünü daha fazla oynamayı kabul etmiyorsak eğer ataerkil düzenin karşısına aydınlanarak, feminist okumalar yaparak çıkmalıyız.
Feminizmi erkek düşmanlığı olarak gören bilinçler, ancak bu okumaları yaparsa bunun böyle bir şey olmadığını kavrayacaklar. Dilerim biz ve bizden sonraki jenerasyonlar bu konuda herkes için geçerli ve faydalı bir yol açabilirler. Hem ailenin devamlılığını sağlayan zincirlerden biri olmak, hem de toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşayabilen bir kadın olmak… Muhteşem olurdu…
Bir diğer ana başlığımız “İş Dünyasında Anne Olmak”…
Anne olmak diyorum, çünkü iş dünyasında kadın olmak apayrı bir yazının konusu…
Siz hiç yeni baba olmuş bir erkeğe “çalışmaya devam edecek misin?” şeklinde bir soruyla karşılaştınız mı? Varsa bile, özel bir durumdur ve istisnadır. Ama anneye rahatça sorulur. Nedense de herkesi ilgilendirir bu… Çünkü gelecek yanıta göre mevut nasihatler, örneklemeler vardır.
Toplum kadından çalışmasını da ister, ev bütçesine katkı babında… Dikkatinizi çekerim; “katkı”. Çünkü esas büyük parayı baba kazanmalıdır. Çocuğun bakımıyla ilgili sorunları da annenin çözmesini bekler canım ‘toplum’.
Çalışmaya devam etmeyen kadınların hayalini bir gün tekrar işe dönme hayalleri süsler, çalışmaya devam eden kadınların ise çocuklarıyla birlikte olmanın özlemini çeker. Araftadır kadın. İşe gitse bile çocuğun hayatının akışı ile ilgili konuları anne çözer. Bakıcı, okul, kreş, anneanne veya babaanne desteği vesaire…
Çocuk hasta olursa eve dönen genelde anne olur. Ama anneden işine konsantre olması da beklenir, üstelik eşit ücret alamamasına karşın. Konu o kadar uzun ki, neye değineceğimi şaşırıyorum. Bu yazı hiç bitmeyecek diye korkuyorum.

Commentaires